*Su nitrat kirliliği sonumuz olmasın!*  Su nitrat kirliliği, tarımsal faaliyetlerin yol açtığı önemli bir çevre sorunudur. Aşırı gübre kullanımıyla toprağa karışan nitrat, yer altı sularına sızarak içme suyu kaynaklarını kirletir. 50 mg/l üzerindeki konsantrasyonlar, bebeklerde *"mavi bebek sendromu"na,* yetişkinlerde ise kanser riskine yol açabilir.  *12 Ekim 2025 tarihli Resmi Gazete'de* yayımlanan Yönetmelik değişiklikleri, bu tehditle mücadelede yeni bir dönemi başlatıyor ve *AB standartlarıyla* uyumu hedefliyor.  Yönetmelik, "nitrata hassas bölge" tanımını netleştiriyor: *50 mg/l nitrat* içeren veya bu seviyeye ulaşma riski taşıyan sular ile *ötrofikleşen* kaynaklar hassas bölge ilan edilecek. Tarım ve Orman Bakanlığı bu alanları bilimsel kriterlerle belirleyecek.  Bu bölgelerde "Nitrat Eylem Planları" uygulanacak. Planlar; gübre uygulama zamanlamasını (donuk, karlı veya sulu toprakta yasak), hayvansal gübre depolama standartlarını ve toprağa yıllık maksimum 170 kg saf azot uygulama limitini içeriyor. Küçük işletmelere bazı muafiyetler sağlanırken, büyük işletmeler ve devlet destekli tüm hayvancılık tesisleri için çevre dostu gübre yönetimi ve depolama zorunluluğu getiriliyor.  Su kalitesi izleme programları güçlendirilecek; hassas bölgelerde ilk üç yıl boyunca yılda dört kez su örneklemesi yapılacak. Bu izleme verileri, kirlilikle mücadelede yol gösterici olacak.  Nitrat kirliliği, gıda güvenliğini de etkiliyor. Kirlenmiş suyla sulanan sebzelerde, özellikle yapraklı olanlarda nitrat birikimi görülebilir. Tüketicilerin ürün kökenini ve üretim koşullarını sorgulaması, su kalitesi verilerine şeffaf erişimi talep etmesi büyük önem taşıyor.  Yeni düzenlemeler, sürdürülebilir tarımı teşvik ederek çevreyi korumayı ve gıda güvenliğini artırmayı amaçlıyor. Bilinçli üretim ve tüketim, bu ortak hedefe ulaşmada kritik bir rol oynayacak.  Daha fazlası için tıklayın.[https://katkiligida.com/su-nitrat-kirliligi-tarimsal-kaynakli-tehdidin-boyutlari/]
*Hayvancılık sektöründe ciddi bir maliyet baskısı!*  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan *Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi* (Tarım-GFE) Temmuz 2025 verilerine göre, veteriner harcamaları yıllık bazda tam *,52* oranında artış göstererek tarımsal girdi fiyatlarında zirveye oturdu.  Bu çarpıcı oran, *hayvan sağlığı* için vazgeçilmez olan veteriner ilaçları, aşılar, muayene ve tedavi giderlerinin üreticiler üzerindeki yükünü somut bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle 2020 temel yılı baz alındığında, bu artışın hayvancılık yapan işletmeler için ne denli kritik olduğu anlaşılıyor.  Genel tarımsal girdi fiyatları da yükselişte. Temmuz 2025'te tarımsal girdi fiyatları bir önceki aya göre %3,68, bir önceki yılın aynı ayına göre ise *,22 oranında artış kaydetti.* Tarımda kullanılan mal ve hizmetler endeksi yıllık ,33, tarımsal yatırıma katkı sağlayanlar ise *,57 yükseldi.* Veteriner harcamalarının yanı sıra, gübre ve toprak geliştiricilerde de aylık %9,89'luk dikkat çekici bir artış yaşandı.  Bu maliyet artışları, özellikle küçük ve orta ölçekli hayvancılık işletmelerinin sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Hayvan sağlığı giderlerinin yükselmesi, et ve süt gibi temel hayvansal ürünlerin üretim maliyetlerini doğrudan etkiliyor. Bu durum, nihai tüketici fiyatlarına yansıma potansiyeli taşıyan önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.  *Kaynak:* TÜİK Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi Temmuz 2025 Verileri  Daha fazlası için tıklayın.[https://katkiligida.com/veteriner-harcamalari-yillik-hayvanciliga-agir-yuk/]
*Plastiksiz Sakız Mümkün! Siz Hala Plastik mi Çiğniyorsunuz?*  Her gün çiğnediğimiz sakızların içeriği hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Çoğu geleneksel sakızın temel bileşeninin plastik olduğunu bilmek sizi şaşırtabilir. Tüketicilerin büyük çoğunluğu bu durumdan habersizken, sakızlarda plastik kullanımı artık büyük tepki görüyor ve plastiksiz sakız sektörü değişime öncülük ediyor.  *Sakız ve Plastik: Gizli Gerçek*
Milliways, True Gum, Nuud gibi markalar, bu farkındalığı artırarak plastiksiz sakız hareketine liderlik ediyor. Peki, bu durum neden endişe verici?  *Bilim İnsanları Endişeli: Mikroplastik Tehdidi*
Dr. Udit Pant'ın araştırmaları, sakız çiğnemenin mikroplastik ve nanoplastik salınımına yol açtığını gösteriyor. Atılan bir sakız doğada 5 ila 1.000 yıl kalabilir ve toprağa/suya mikroplastik salar. Hükümet kaynaklarına göre, tek bir sakız parçası vücudumuza 250.000'den fazla mikroplastik parçacık salabilir! Türk Gıda Kodeksi dahi "sakız mayası" tanımında plastik bazlı polimerlere yer veriyor.  *Plastiksiz Sakızlar Yükselişte: Doğal Çözümler*
Neyse ki, doğal ve plastiksiz alternatifler mevcut. Bu sakızlar, sentetik plastik yerine ağaç özünden elde edilen doğal bazlar kullanılarak üretiliyor. 0 plastiksiz, bitki bazlı ve biyolojik olarak parçalanabilir olmaları onları ideal kılıyor. Yoğun Ar-Ge çalışmaları, bu ürünlerin tat ve dokuda tüketicilerin beklentilerini karşılamasını sağlıyor.  *Sakız Helal mi?*
Plastik sorunun yanı sıra, bazı katkı maddeleri (örn. E471, E422) hayvansal kaynaklı olabileceği için helallik konusunda şüphe oluşturur. Aroma vericilerin üretiminde sıkça alkol çözücü veya saflaştırma ajanı olarak kullanılır. Bu yüzden Müslüman tüketicilerin daha dikkatli olması gerekiyor.  *Plastiksiz Sakız Pazarında Büyük Büyüme*
Küresel plastiksiz sakız pazarı, 2031'e kadar 242 milyon dolara ulaşarak önemli bir büyüme kaydediyor. Artan tüketici farkındalığı ve sürdürülebilirlik talebiyle, plastiksiz sakızlar gelecekte raflarda daha sık yer alacak.  Sağlığımız ve gezegenimiz için daha bilinçli seçimler yapma zamanı!  Yazının tamamını okumak için tıklayın.[https://katkiligida.com/plastiksiz-sakiz-mumkun-siz-hala-plastik-mi-cigniyorsunuz/]
*Gerçek bal nasıl anlaşılır? Sahtesini keşfet!*  Gerçek bal nasıl anlaşılır sorusu, tüketicilerin en çok merak ettiği konuların başında geliyor. Piyasada maalesef taklit ve tağşişe uğramış ballar yaygın, bu durum Tarım ve Orman Bakanlığı'nın raporlarıyla da doğrulanmakta. Balın içerisine şeker şurubu veya mısır şurubu gibi katkı maddeleri eklenmesi, hem besin değerini düşürüyor hem de sağlık riskleri oluşturuyor. Taklit, bir balın farklı bir isimle (örneğin Anzer balı olarak) pazarlanmasıyken, tağşiş balın içine ucuz maddelerin karıştırılmasıdır. Bu hilelerin temelinde ekonomik faktörler ve denetim mekanizmalarının sınırlılıkları yatmaktadır.  Evde uygulayabileceğiniz basit testler, balın kalitesi hakkında size ön fikir verebilir:  Su Testi: Bir çay kaşığı balı suya bıraktığınızda, gerçek bal yavaşça dibe çöker ve hemen dağılmaz. Katkılı bal ise hemen çözülerek suyu bulandırır.
 Kağıt Havlu Testi: Bir damla balı peçeteye damlatın. Gerçek bal emilmez ve yüzeyde kalır. Su oranı yüksek, katkılı bal ise kağıdı ıslatır.
 Isı Testi: Küçük bir miktar balı metal kaşıkta ısıttığınızda, doğal bal köpürmeden akıcı hale gelir. Şeker şurubu içeren bal ise köpürebilir veya hızla yanabilir. Dikkatli olunmalıdır.
 Kristalleşme Gözlemi: Doğal bal zamanla kristalize olur, yani katılaşır. Bu durum balın bozulduğu anlamına gelmez, aksine doğallığının bir işaretidir. Uzun süre hiç kristalleşmeyen ballardan şüphelenilmelidir.  Bu testler ön bilgi sağlasa da, kesin sonuç için laboratuvar analizleri (Karbon İzotop Analizi, HMF ölçümü, Polen Analizi gibi) gereklidir.  Gerçek balı seçerken dikkat etmeniz gerekenler:  Etiket İncelemesi: Ürün ambalajındaki içerik listesi, üretim/son kullanma tarihi ve üretici bilgileri net olmalı.
 Kaynak Doğrulama: Güvenilir, sertifikalı yerel arıcılardan veya kooperatiflerden alışveriş yapmayı tercih edin. Coğrafi işaretli ürünlerin sertifika bilgilerini sorgulayın.
 Fiyat-Kalite Dengesi: Piyasa ortalamasının çok altında fiyatlarla satılan ballar şüphe uyandırabilir. Doğal bal üretimi maliyetli bir süreçtir.
 İnternet Alışverişi: Bilinmeyen satıcılardan online alışveriş yapmaktan kaçının; satıcının güvenilirliğini ve müşteri yorumlarını mutlaka kontrol edin.  Bilinçli tüketim, hem kendi sağlığımızı korumak hem de dürüst yerli üreticileri desteklemek açısından büyük önem taşımaktadır.  Daha detaylı bilgi için tıklayın.[https://katkiligida.com/gercek-bal-nasil-anlasilir/]
*Tarımsal Maliyetler Yükselişte!*  TÜİK Ağustos 2025 verilerine göre, çiftçilerimizin üretim maliyetleri bir yılda tam %34,09 oranında arttı! Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) aylık da %1,30 yükseliş gösterdi.  Bu artışlar ne anlama geliyor? Mazot, gübre, ilaç, yem gibi temel girdilerin fiyatları rekor seviyelere çıkıyor. Özellikle veteriner harcamaları %59,79 ile yıllık bazda en çok artan kalem olurken, aylık zam şampiyonu %3,94 ile gübre ve toprak geliştiriciler oldu.  Tarımda kullanılan mal ve hizmetler bir yılda %35,07, tarımsal yatırımlar ise %28,51 zamlandı. Bu durum, üreticinin sırtındaki yükü artırırken, gıda fiyatlarına da yansıyabilir. Üreticinin desteklenmesi kritik önem taşıyor!
*Günlük Lif İhtiyacının Önemi!*  Biliyor muydunuz? *Lif,* sadece sindirim için değil, kalp sağlığı, diyabet ve bazı kanser riskini azaltmak için de çok önemli!  Global lif pazarı 7.9 milyar dolardan 2030'a kadar 15 milyar dolara fırlayacak. *"Fibermaxxing"* diye bir akım bile var, sosyal medyayı kasıp kavuruyor!  Artık içeceklerden *ekmeğe, yoğurttan çikolataya,* atıştırmalıklardan tatlılara kadar her şeyde lif var. Tüketiciler bilinçleniyor, markalar da bol lifli ve sağlıklı ürünlerle karşılık veriyor. Özellikle *Asya, Kuzey Amerika ve Avrupa * bu trendin öncüsü. Sağlıklı yaşam, lezzetle birleşiyor!
0:00 / 0:00
0:00 / 0:00
0:00 / 0:00
Gıda enflasyonu, sağlıklı ve helal beslenmeyi doğrudan etkileyen ciddi bir küresel sorun. Yüksek fiyatlar, özellikle düşük gelirli aileler için besleyici gıdalara erişimi zorlaştırarak, bireyleri daha ucuz ama besin değeri düşük seçeneklere yöneltiyor. Birleşmiş Milletler raporları, dünya genelinde 2,6 milyar insanın sağlıklı beslenmeyi karşılayamadığını vurguluyor. Türkiye'de gıda fiyatları küresel ortalamanın üzerinde seyrediyor, yoksulların tükettiği ürünler daha fazla pahalanıyor.
Artan gıda fiyatları, tüketicileri ekonomik kaygılarla seçim yapmaya itiyor. Bu durum, doğal ve besleyici ürünler yerine, yoğun işlenmiş veya katkı maddesi içeren ürünleri tercih etme riskini doğuruyor. İşlenmiş gıdalardaki bazı katkı maddelerinin (jelatin, emülgatörler vb.) helallik durumu soru işaretleri barındırabilir. Sağlık açısından ise, bu ürünler genellikle yüksek şeker, tuz ve doymuş yağ içererek obezite, diyabet ve kalp hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına zemin hazırlayabilir.  Peki, bu durumda nasıl bir yol izlemeli? Bilinçli tüketici olmak anahtar. Öncelikle ürün etiketlerini dikkatlice okuma alışkanlığı edinmeli, şüpheli katkı maddeleri içeren ürünlerden uzak durmalıyız. Mümkünse sade, doğal ve az işlenmiş alternatiflere yönelmeliyiz. Mevsimlik ve yerel ürünleri tercih etmek hem bütçe dostu hem de daha taze ve besleyici seçenekler sunar. Haftalık yemek planlaması yapmak ve alışveriş listesi oluşturmak gereksiz harcamaları önler. Kuru baklagiller, mevsim sebze ve meyvelerini beslenmemize dahil etmek, dengeli ve uygun maliyetli bir diyet için idealdir.  Unutmayalım ki, beslenme sadece kişisel bir tercih değil, toplumsal sağlığın ve sürdürülebilir bir geleceğin temelidir. Gıda enflasyonu gibi dış etkenlere karşı bilinçli seçimler yaparak, hem sağlığımızı hem de helallik standartlarımızı koruyabiliriz.  Yazıya git: https://katkiligida.com/gercek-bal-nasil-anlasilir/